KADIN BİR GÜLSE / YAZ KÜBRA ERBAY
SALGIN DÖRTLEMESİ -I-
Romandaki olaylar, yazarın diğer eserlerinde de yer alan gizemli Gazeteci Kız diğer lakabıyla Çevirmen Kız karakterinin gözünden anlatılıyor. Kıbrıs'taki Gül isimli yetim kızın Türkiye’de Karacaköy Palamarbaşı Bükü ’ne kadar uzanan hazin öyküsü, kalplerde buruk bir sıcaklık bırakıyor. Hem Kıbrıs'ın hem kadının bağımsızlık mücadelesinde aşklar, dostluklar, ayrılıklar, sınırlar ile Türkiye ve Kıbrıs gerçekleri paralel olarak gelişiyor. Halklara, kadına ve her türlü şiddete karşı kınama niteliğindeki “Kadın Bir Gülse” romanı, unutulmayacak klasikler arasında yerini almaya hazır bir eserdir.
“Aşkın şu her şeye rağmen var oluşu var ya, mucize gibi bir şey diye düşündüm. Aşk ne milliyet ne düşmanlık ne din ne yaş ne de sınır tanıyor. Aşk, kalpleri iyileştiren bir sihirdir. Savaş olmasa; hep aşk olsa…”
“Tanrım ne çok gül vardı! Türkiye’de Kıbrıs’ta, İran’da…. Dünyanın pek çok ülkesinden güller, hayatlarına her gün, tek tek veda ediyorlardı… Ben de bu gül bahçesindeki tüm güllere bunları yazarak el salladım.”
“Lâkin başka bir efsaneye göre de gül, aşkın çiçeği. Günün birinde, ormanın bir köşesinde bulduğu cansız bir nimfin bedeninden çiçek Tanrıçası Choloris tarafından yaratılmış. Choloris aşk Tanrıçası Afrodit’ten yardım istemiş. O da güzelliğini vermiş. Dionysus, Şarap Tanrısı, ona güzel kokusunu vermek için nektar eklemiş; Üç Zarifler çekiciliğini, parlaklığını ve neşesini vermişler. Daha sonra Batı Rüzgârı Zefir Bulutları uzaklaştırmış ki Apollo, Güneş, ışığıyla çiçek açmasını sağlasın. Gül, böyle doğmuş ve hemen çiçeklerin kraliçesi unvanını almış.”
“-Senin kalplerimize kazındığın gibi… Gül, artık sayende kâbuslar, beni korkutamayacak. Mutlu olduğum anların büyüsünü bozamayacak.”
“…Bir de komşusunun aile fotoğraflarını sakladı. Kim bilir gün gelir yeniden barış olur; komşuları döner gelirlerdi.”
“Kaleyle ilgili bir diğer efsane ise, kaleye dışarıdan bakıldığında bir iki kapısı görülmektedir. Rivayete göre 100 kapısı olduğu ve 101. kapıyı bulanın kapıdan girdiğinde kaybolduğu söylenmektedir.”
“-Sen, kötü bir an geri döndüğünde ne hissediyorsun, diye sordum.
-Girdapta gibi. Gülün kırmızı girdabı, kıvrıla kıvrıla içimde dönüyor. Beni de içime çekiyor.
-O girdaptan nasıl çıkıyorsun?
-Yaşama sevgisi ile. Evlat aşkı ile.”
******